Yalnızlık Duygusu Nedir? Yalnızlıkla Nasıl Başa Çıkılır?

 

Yalnızlık, yeryüzündeki  tüm canlılar tarafından hissedilebilen evrensel bir duygudur. Ancak kesin tanımını yapmak oldukça zordur çünkü yalnızlık duygusu hem objektif hem subjektiftir. Kelime anlamına baktığımızda “kimse bulunmama durumu” olarak tanımlansa da insanlar kalabalık ortamlar içinde de yanlız hissedebilirler. Işte buda yalnızlığın subjektif yani duygusal ve kişisel yanıdır. Bu iki yanlızlık teması birbiriyle çok bağlantılıdır aslında. Her ikiside birbirinin nedeni yada sonucu olabilirler.

Örneğin birey kalabalık bir sosyal çevre içerisinde olsa bile, fikirlerini, duygularını, inançlarını paylaşamıyorsa yanlız , bir başına olduğunu hissedebilir ve kendini diğer insanlardan soyutlayarak gerçek bir tek başınalık, yalnızlık yaratabilir. Ilk çağlardan günümüze kadar olan evrimsel süreçte insanlar sürekli topluluk halinde yaşamış olan sosyal varlıklardır. Bu yüzden her hangi bir nedenden dolayı bir tercih meselesi söz konusu olmadan, yalnızlık duygusunu yaşıyorsa eğer hayatında ve psikolojik durumunda sorunlar meydana gelebilir. Yapılan çalışmalarda yalnızlığın;

 Düşük benlik saygısı,

Utangaçlık,

Kaygı,

Kızgınlık gerginlik,

Nevrotiklik,

İçedönüklük,

Kendini suçlama ve değersizlik gibi kavramlarla ilişkili olduğu ifade edilmektedir.

Bunun yanı sıra yalnızlığın depresyon, anksiyete bozuklukları gibi ruhsal belirtilerle pozitif ilişkisi olduğu ve içe kapanıklığı arttıran duygularında insanlarda kronik stres ve hastalıklara sebep olduğu bulunmuştur.

 Insanlar çoğu zaman yalnızlıktan kaçabilmek adına yapay ilişkiler, dostluklar kurarak başarısızlığa uğrayabilir ve bu şekilde de zarar görebilirler. Ancak, tüm bu anlatılanlardan yalnızlığın tamamıyla kötü bir şey olduğu yada asla yalnız kalınmaması gerektiği gibi yargılara ulaşılmamalıdır. Eğer yalnızlık bireyin karakter özelliklerine göre şekillenen kişisel bir tercih ise yada belli dönemleri kapsayan bir nevi rahatlama süreci ise faydalı olduğu söylenebilir. Yalnızlık, kendini dinlemek keşfetmek olarak algılandığında beraberinde bir çok olumlu getirisi olabilmektedir. Örneğin, dünyaca ünlü ressam Pablo Picasso sanatsal yaratıcılığı kastederek “hiçbir şeyin yalnızlık olmadan olamayacağını” vurgular.

Yalnızlığın toplum içerisindeki yerine baktığımızda kadınlar daha fazla bağlılık ve şefkat hislerine sahip oldukları için erkeklerden daha fazla yalnızlık hissini yaşadıkları bilinmektedir. Yapılan araştırmalar yaş grubu olarak incelendiğinde ise ergenler ve yaşlılarda yoğun olarak yaşandığı bulumuştur. Özellikle yaşlılarda fiziksel gücün azalması ve diğer kişilere olan bağımlılığın artması, akranlarının ölmüş olması, yada çocuklarının yanlarından ayrılması ile yalnızlık duygusu çok sık hissedilen zorlu bir süreç olabilmektedir.

Yaşanılan yalnızlık duygusu eğer olumsuzsa kişi kendini dünyada tek başına kalmış, mutsuz ve artık yaşamaya değer bulmayarak depresyona  girebilir yada başa edebilmek için aşırı yeme, alkol, uyuşturucu ve benzeri davranışlara başvurabilir.

 Yalnızlık duygusunun bu gibi olumsuz sonuçlara yol açmaması için yalnızlığın algılanan türüne göre kişi kendine uygun baş etme becerileri geliştirmelidir. Örneğin Suni ve mecburi olmayan sosyal ortamlar edinilmeli, toplumdan en az düzeyde izole olmalı , bireyselleşmesi ve kendini tanıması için zaman zaman gerekli olduğu bilinmelidir.

 

 

Yalnızlık duygusu ile nasıl başa çıkabilirsiniz ?

Yalnızlığın sizde yarattığı duygu, düşünce ve durumların farkında olmalısınız.

Örneğin öncesinde bir imajinasyon yaparak

“ Hayatımda biri olmasını gerçekten istiyor muyum ?”

“Hayatımımda  kariyer mi olmalı, para mı olmalı ? ailem mi olmalı ?”

“ Ben anlaşılmak mı istiyorum ?”

Gibi soruları düşünmek ve cevaplandırmak çok daha anlamlı olacaktır.

Insanoğlu sosyal bir varlıktır her zaman yanında birini isteyebilmektedir.

Ancak herşeyini tek bir nesneye, tek bir noktaya ve tek bir kişiye bağlamamalıdır.

Yalnızlık duygusunu önlemek adına  uygun ve doğru olmayan insanlar ile telafi etmeye çalışılmamalıdır.

Bu farkındalıklar kazanıldığında baş etme becerileri için oldukça önemli adımlar atılmış olacaktır.

Ancak ,baş edilemeyen yoğun bir süreç olarak yaşandığında ciddi psikolojik rahatsızlıklara yol açmaması için en kısa sürede psikolojik destek alınmalıdır.

 

 

İzmir Terapi ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi

 

Paylaş

Uyarı: Bu sitedeki bilgiler sadece kişileri bilgilendirme amacıyla yazılmış olup, tanı ve tedavi amacı içermemektedir.

Tüm hakları saklıdır. © 2019
Eskişehir Web Tasarım